Çağımızın Kazıkçı Voyvodaları!/Ağır Bir Darbedir Özgürlük!
3 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
Çağımızın Kazıkçı Voyvodaları!/Ağır Bir Darbedir Özgürlük!
Çağımızın "Kazıkçı voyvoda"*larına ithaf olunur!
Modern? zamanların da etiketleri değişmiş "Kazıkçı voyvodo"ları var. İnsanları somut manada kazıklara oturtmasalar da, tek kaantlı kuşlar gibi uçamaz hale getiriyorlar. Arif Nihat Asya'nın da Naatında farklı bir ifadeyle değindiği gibi; "Ebu Leheb öldü diyorlar!?"lakin; "Ebu cehil kıtalar dolaşıyor!" hala... İnsanlığın bağrına çaktıkları her kazıkla, her renkten, dinden, tinden insana akla gelemdik yöntemlerle zulmediyorlar. Zulmettikçe daha da semiriyorlar! Daha iyi zulmedebilmek için araştırmalar yürüten bilim dalları bile kuruyorlar. Oryantalizm bunlardan sadece biri. Hatırlanmalıdır ki; Ebu Cehil'in babalık ettiği cahiller, hayra ve hakikate savaş açanlar her zaman hakikati örtenler değil bilakis onu kabul edip kör bir inatla Hakka ortak koşanlardı. Araç için edinilenlerin tadına varınca; amaçlarına evrim geçirtip, araçlarını amaç edinenler de bu çerçevede yerlerini almalı elbet. Amaçlarını buharlaştırıp, örtüp; amaç edindikleri araçlara tapanlar... Parayı ceblerinden çok kalplerine sokanlar!... Bu realitenin en acı kısmı ise artık eskisi gibi zalim olarak da anılmıyor olmaları. İmaj çağında yaşıyoruz ne de olsa. Toplum içinde görücüye çıkarmak istediğiniz her nahoşluğu biraz yaldızlayıp tüm güzellikleri geride bırakma iddiasıyla piyasaya sürmek mümkün bu devirde! Bu alanda ehilleşmiş araştırmacılar buna gri propaganda da diyor. Yani psikolojik savaş!
Bu mesele insanlığımızın hayrını, hayat sergüzeştini yakından ilgilendiriyor ve derinden etkiliyor. Eskiden kölelik vardı insanlar zalim sahiplerinden kurtulmak için ellerinden geleni canları pahasına da olsa ardlarına koymazlardı. Hatta ve hatta bu konuda köle sahiplerinin zalim olması da gerekmiyor. Merhametli bir çatının altında da olsa tutsak olmak, özgürlükten mahrum olmak insanı kamçılar. Bir insanın böyle bir ortamda köle statüsünde bulunmasıyla, özgürlüğü bağışlandıktan sonra veyahut kazanıldıktan sonra gönüllü olarak kalması arasında bile ruhi açıdan dağlar kadar fark vardır! Fakat insanoğluna ne kadar köleleşirse o kadar özgürleştiği telkin ediliyor. Kavramların içleri boşaltılıp, yeni anlamlar yükleniyor. Özgürlük insanın sergüzeştini özünün gürleşmesi konusunda kolaylaştıracağı yerde nasıl oluyorsa sırtına çıkıyor ve ona hükmeder hale geliyor!? İnsanoğlu modern! dünyanın akışına bırakıyorlar kendini... Bu nedenle eskisi gibi de kurtulma yolları aramaya ne kafa ne bilek yormuyor! Hanımlar da artık her zaman eşitliğin adalet olduğuna inandırılarak günden güne kendilerini öğüten bu çarkın içinde yer alıyorlar.
Rabbimiz isterse sular büklüm büklüm burulur, tersine de akar, yeter ki biz kavli dualarımıza fiili dualarımızı da ekleyip,"özümüzün gürleşmesi" konusunda yaşamanın hakkını verelim. Tüm bu düşünceleri imanımızın bir cüzü olarak, iliklerimize işlediğimiz ilkerler arasına katan bizler; kalabalığın kendini akşına bıraktığı suyu tersinden adımlayan kelaynaklar olarak şahit olduklarımıza karşı hala üzülmeme konusunda bağışıklık kazanmış değiliz. Tebessüm etme hakkımızı kullanmak gün geçtikçe daha da zorlaşıyor. Üzülme melekemizden ve tenkit ibadetinden ona sıra gelinceye kadar, madden ve manen o kadar çok yoruluyoruz ki... Lakin biliyoruz ki sabrın kendisi acı olsa da meyvesi tatlıdır. Biz hasadının tarihini bilmediğimiz tohumlar ekmeye veriyoruz ömrümüzü. Belki biz de görürüz o günleri diye heveslendikçe, bileniyor sabrımız ve direncimiz. Malesef bu hak-lı, insanlık mücadelesini henüz muhataplarımız kadar imece ile sürdüremediğimizden; uyanıkken gördüğümüz rüyaları hayatımıza geçirmemiz de sekteye uğruyor. Rüyanın en güzel kısmında kendi paçalarımıza takılıp düşüyoruz! Fakat yine de, “Gevşemeyin üzülmeyin; eğer gerçekten iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.” (3/Al-i İmran139) ayetine sarılıp "inşirah"a yollar arıyoruz!
*"Tarihte kazıklarıyla ün yapmış olan Vlad-3 Çepeş, bugünkü Romanya'da Eflak Voyvodası imiş. Voyvoda ise eskiden kimi yerlerde görev yapan vali ve idarecilere verilen bir isim. Vlad-3 Çepeş, 1461 yılında çıkan Niğbolu isyanında Niğbolu Sancağı başındaki Hamza Bey'i mahiyetinde bulunan binbeşyüz kadar asker ile birlikte çaktığı kazıkların üzerine oturtarak büyük işkenceler yaparak öldürtmüş." Tarih çağımızın "Kazıkçı Voyvodlarını" zalim voyvodlar listesine Kazıkçı Voyvoda'nınkinden daha erken ekleyecektir!
Modern? zamanların da etiketleri değişmiş "Kazıkçı voyvodo"ları var. İnsanları somut manada kazıklara oturtmasalar da, tek kaantlı kuşlar gibi uçamaz hale getiriyorlar. Arif Nihat Asya'nın da Naatında farklı bir ifadeyle değindiği gibi; "Ebu Leheb öldü diyorlar!?"lakin; "Ebu cehil kıtalar dolaşıyor!" hala... İnsanlığın bağrına çaktıkları her kazıkla, her renkten, dinden, tinden insana akla gelemdik yöntemlerle zulmediyorlar. Zulmettikçe daha da semiriyorlar! Daha iyi zulmedebilmek için araştırmalar yürüten bilim dalları bile kuruyorlar. Oryantalizm bunlardan sadece biri. Hatırlanmalıdır ki; Ebu Cehil'in babalık ettiği cahiller, hayra ve hakikate savaş açanlar her zaman hakikati örtenler değil bilakis onu kabul edip kör bir inatla Hakka ortak koşanlardı. Araç için edinilenlerin tadına varınca; amaçlarına evrim geçirtip, araçlarını amaç edinenler de bu çerçevede yerlerini almalı elbet. Amaçlarını buharlaştırıp, örtüp; amaç edindikleri araçlara tapanlar... Parayı ceblerinden çok kalplerine sokanlar!... Bu realitenin en acı kısmı ise artık eskisi gibi zalim olarak da anılmıyor olmaları. İmaj çağında yaşıyoruz ne de olsa. Toplum içinde görücüye çıkarmak istediğiniz her nahoşluğu biraz yaldızlayıp tüm güzellikleri geride bırakma iddiasıyla piyasaya sürmek mümkün bu devirde! Bu alanda ehilleşmiş araştırmacılar buna gri propaganda da diyor. Yani psikolojik savaş!
Bu mesele insanlığımızın hayrını, hayat sergüzeştini yakından ilgilendiriyor ve derinden etkiliyor. Eskiden kölelik vardı insanlar zalim sahiplerinden kurtulmak için ellerinden geleni canları pahasına da olsa ardlarına koymazlardı. Hatta ve hatta bu konuda köle sahiplerinin zalim olması da gerekmiyor. Merhametli bir çatının altında da olsa tutsak olmak, özgürlükten mahrum olmak insanı kamçılar. Bir insanın böyle bir ortamda köle statüsünde bulunmasıyla, özgürlüğü bağışlandıktan sonra veyahut kazanıldıktan sonra gönüllü olarak kalması arasında bile ruhi açıdan dağlar kadar fark vardır! Fakat insanoğluna ne kadar köleleşirse o kadar özgürleştiği telkin ediliyor. Kavramların içleri boşaltılıp, yeni anlamlar yükleniyor. Özgürlük insanın sergüzeştini özünün gürleşmesi konusunda kolaylaştıracağı yerde nasıl oluyorsa sırtına çıkıyor ve ona hükmeder hale geliyor!? İnsanoğlu modern! dünyanın akışına bırakıyorlar kendini... Bu nedenle eskisi gibi de kurtulma yolları aramaya ne kafa ne bilek yormuyor! Hanımlar da artık her zaman eşitliğin adalet olduğuna inandırılarak günden güne kendilerini öğüten bu çarkın içinde yer alıyorlar.
Rabbimiz isterse sular büklüm büklüm burulur, tersine de akar, yeter ki biz kavli dualarımıza fiili dualarımızı da ekleyip,"özümüzün gürleşmesi" konusunda yaşamanın hakkını verelim. Tüm bu düşünceleri imanımızın bir cüzü olarak, iliklerimize işlediğimiz ilkerler arasına katan bizler; kalabalığın kendini akşına bıraktığı suyu tersinden adımlayan kelaynaklar olarak şahit olduklarımıza karşı hala üzülmeme konusunda bağışıklık kazanmış değiliz. Tebessüm etme hakkımızı kullanmak gün geçtikçe daha da zorlaşıyor. Üzülme melekemizden ve tenkit ibadetinden ona sıra gelinceye kadar, madden ve manen o kadar çok yoruluyoruz ki... Lakin biliyoruz ki sabrın kendisi acı olsa da meyvesi tatlıdır. Biz hasadının tarihini bilmediğimiz tohumlar ekmeye veriyoruz ömrümüzü. Belki biz de görürüz o günleri diye heveslendikçe, bileniyor sabrımız ve direncimiz. Malesef bu hak-lı, insanlık mücadelesini henüz muhataplarımız kadar imece ile sürdüremediğimizden; uyanıkken gördüğümüz rüyaları hayatımıza geçirmemiz de sekteye uğruyor. Rüyanın en güzel kısmında kendi paçalarımıza takılıp düşüyoruz! Fakat yine de, “Gevşemeyin üzülmeyin; eğer gerçekten iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.” (3/Al-i İmran139) ayetine sarılıp "inşirah"a yollar arıyoruz!
*"Tarihte kazıklarıyla ün yapmış olan Vlad-3 Çepeş, bugünkü Romanya'da Eflak Voyvodası imiş. Voyvoda ise eskiden kimi yerlerde görev yapan vali ve idarecilere verilen bir isim. Vlad-3 Çepeş, 1461 yılında çıkan Niğbolu isyanında Niğbolu Sancağı başındaki Hamza Bey'i mahiyetinde bulunan binbeşyüz kadar asker ile birlikte çaktığı kazıkların üzerine oturtarak büyük işkenceler yaparak öldürtmüş." Tarih çağımızın "Kazıkçı Voyvodlarını" zalim voyvodlar listesine Kazıkçı Voyvoda'nınkinden daha erken ekleyecektir!
ewindar- Mesaj Sayısı : 25
Kayıt tarihi : 04/02/08
Geri: Çağımızın Kazıkçı Voyvodaları!/Ağır Bir Darbedir Özgürlük!
emeğine sağlık heval paylaşımın için tşkler
BEDRAN- Mesaj Sayısı : 9
Kayıt tarihi : 11/02/08
Geri: Çağımızın Kazıkçı Voyvodaları!/Ağır Bir Darbedir Özgürlük!
Gün gelmiştir kazıkcı vovvodacılar hesap verecek...
Ebu cehillerin,Ebu lehepleri...
Artık ümmetin sabrı taşmıştır.
Ümmet uyanmıştır hakikatlerle baş başadır..
Hesabın sorulacağı o günde hesap sormak dileği ile..
selam ve dua ile..
Ebu cehillerin,Ebu lehepleri...
Artık ümmetin sabrı taşmıştır.
Ümmet uyanmıştır hakikatlerle baş başadır..
Hesabın sorulacağı o günde hesap sormak dileği ile..
selam ve dua ile..
DeNGoK- Mesaj Sayısı : 103
Nerden : ....GUANTANAMO KAMPINDAN
Kayıt tarihi : 04/02/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz